B-tipi hapishaneye hoşgeldiniz!

12 Haziran 2010 Cumartesi

Günümüzde Geçerli Olan Korku Ütopyaları 1- İnvation Of Bodysnatchers (1956)


















Belki bir çok insan bu filmin adını Nicole Kidman'la ya da yeniden çevirilmiş halleriyle hatırlayacaktır. Ama ben size başarısız yeniden çevirimleri anlatmıyacağım çünkü yeniden çevirilmiş filmler çoğunlukla özgünlüğünü ve güzelliğini kaybeder. İşte bu yüzden bu etkileyici repliklerle süslenmemiş filmi anlatasım var.

Çoğumuz 1940'ların 1950'lerin paranoyasını yaşamamışsakta biliriz. Çünkü o yıllarda yaşanan korkutucu şeyleri bizim büyüklerimiz yaşamıştır ve etkilenmiştir.2.Dünya Savaşından bahsediyorum. Bu film o yıllarda yaşanan paranoyaları anlatan bir film." Ama mutlu insanlarla dolu bir yer neden paranoya içersin ki? " diye düşünebiliriz. Kısaca film şunları içeriyor; Dünya dışından gelmiş varlıklar tarafından insanların ruhsuz kalıpları çıkarılır ve gerçek insanlar öldürülür. Bu yaratıklar grip virüsü gibi çok kolay yayılabilen şeylerdir. Bu yaratıklar duyguları olan insanları aptalca gülümseyen, boş bakışlı şeylere dönüştürür. Ayrıca bu şeylerde normal insanları yakalayıp hissizleştirir. Normal insanlarda artık kimseye güvenmezler, sevgililerinden aldıkları hediyelerden bile uzak dururlar ve sonlara doğru hiç insan kalmaz hastaneler, karakollar, her yer onlarla doludur ve sonrası tek kişilik bir kaçış. Bu filmdeki basit ama güçlü alegoriyi görmemek için kör olmak lazım. O şeyler değimiz yaratıkları günümüzdeki bir çok insan için söylemek için mümkün, onlar kendilerinin mutlu zanneden aslında kimin düdüğü ötüyosa onların kuklası olan onların trendleriyle yok olan, onların çıkarları için hissizleştirilen insanları anlatıyor. Ne gülünçtür ki bunu bir çok gelişmiş ülke için söyleyebiliriz -bu film Amerikan yapımıdır-. Bu filmi günümüze uyarlayacak olursak Amerika'nın petrol politikası için kendi evlatlarını aptal, faşist ve katil olarak yetiştiriyor ve onları bir hiç uğrana öldürmenin gururuyla dolduruyor ve insanlar bundan memnun oluyor, barış için gittiklerini zannedip , yalan ve ruhsuz melodramlarla karşılanıyorlar. İşte en kötüsü de savaşların kötü olduğunu anlattığını zannedip bir de üzerine filmlerini çekmeleri. Bunların dışında insanlar birbirine değil bankalara güveniyorlar - kriz dönemindeki bir haberden alıntı yaptım : "Borç alabileceğiniz biri var mı?" "Hayır, ben bir tek bankaya güvenirim." ya da onun gibi bir şey-. Buna benzer durumlara örnekler Türkiye'den de çıkar, mesela alevi, ermeni ve kürt vatandaşlarımıza yapılan cahilce davranışlar, işlenen cinayetler ve daha bir çok karmaşık şey. İşte bunu yapanlar kendini uniqorn olduğuna inandıranlar, buna inandırılmış olanlardır. Dolduranlar neden dolduruyor ki bunları? Uniqorn olmak mı istedikleri? Hayır, istedikleri filmdeki dünya dışı varlıklar gibi çıkar sağlamak.

Ben bu eserin binlerce yıl sonra da geçerliliğini koruyacağını düşünüyorum. Çünkü iyi bir refah seviyesi için bunları yapmak şart olucak ve hissizleştirme bundan binlerce yıl sonra da yapılacak.


Nam-ı diğer Ozan! Bu devirde babana bile güvenme.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder